Yapılaşma teorisi nesnelcilik/öznelcilik düalizminin ibr ikilik -yapının ikiliği- olarak yeniden kavramlaştırılması gerektiği öncülüne dayanmaktadır. Önemine rağmen 'dile dönüş' bir hermeneutik veya yorumcu sosyoloji türü olarak görülmez. Toplumun birey öznelerin yaratısı olmadığını kabul etmeme rağmen yapılaşma teorisi bir yapısal sosyoloji anlayışından da uzaktır. Tutarlı bir insani faillik ve yapı açıklaması formüle etme girişimi yine de oldukça yoğun bir kavramsal çabayı gerektirir... Elinizdeki kitap ilgiyi ayrıca doğrudan ana temalara bilhassa zaman-mekan ilişkilerini araştırmaya yöneltir. Sosyal sistemlerin yapısal özellikleri sadece toplumsal davranış biçimleri zaman ve mekanda sürekli olarak yeniden-üretildikleri sürece varolurlar. Kurumların yapılaşması toplumsal etkinliklerin geniş zaman-mekan aralıklarına 'yayılma' biçimlerine bakılarak anlaşılabilir. Zaman ve mekanı sosyal teorinin kalbine yerleştirmek sosyolojiyi tarihten ve coğrafyadan ayıran bazı disiplinler ayrışmayı sorgulamayı gerektirir. Tarih kavramı ve analizi bilhassa problemlidir. Elinizdeki kitap aslında en uygun şekilde Karl Marx'ın ünlü ve sık aktarılan bir deyişi üzerine ayrıntılı bir biçimde düşünmek olarak görülebilir. Marx'a göre ''İnsanlar tarihi yaparlar ancak kendi seçmedikleri koşullarda''. Gerçekten de böyledir. Fakat göürünüşte basit bu söz sosyal analizle ilişkili çeşitli karmaşık problemlere yol açar!