Biz diyoruz ki olabildiği kadar güçlü ifadelerle Allah'ın düşmanlarına karşı sözümüzü söylemeliyiz. Eğer bizden darbe yiyeceklerinden korkarlarsa örneğin biz onları tehdit edebiliyorsak işte o zaman başarılı olmuşuz demektir. Bizim tüm konuşmalarımız Amerika'ya İsrail'e ve onların uşaklarına karşı değil mi? İşte bizim sözümüz budur. Biz milleti mi tehdit ettik ki şöyle diyorlar: "Bunlar ulusal güvenliğe zarar verebilir bunların hareketi güvenlik sorunu yaratabilir bunları demir yumrukla ezmek gerekir."
Yemen'de tüm partiler konuşmacılar ve halk Amerika ve İsrail'e karşı devrim halindedir. Öfkelerini dile getiriyorlar. Slogan atmaya ve cihattan söz etmeye başlıyorlar. Bu milletin liderleri için bilgece olan siyaset kendi milletlerinin çizgisinde hareket etmektir. Tıpkı kendi milletleri gibi Amerika ve İsrail'e karşı tavır almalarıdır. Böylesi bir durumda doğal olarak kendi halkları da onları teyit etmez mi? Doğal olarak kendi milletleri arasında onlara verilen destek daha da artmaz mı?
Keşke kendilerine gelseler de Amerika ve İsrail karşısında bizim ifade ettiğimiz bu tavrı alsalar. Hatiplerin camilerde dile getirdiği tavrı alsalar. Halk her cuma namazında her münasebetle onlara slogan atıyor. Gazeteler onlar hakkında yazıyor. Bu tavır bilgece bir tavır değil midir? Fakat Amerika'nın sopası onların sinirlerinin bozulmasına ve bedenlerinin titremesine neden oluyor. Amerikalılar ellerine sopa aldıkça bunların güçlü bir tavır almasının imkânı yoktur. Sopa kime karşı? Milletlere karşı. Eğer bu sopa millete karşı kaldırılıyorsa sizin en ilk göreviniz milletleri mücadeleye davet etmektir. Bırakın milletler mücadele etsin siz yerinizde oturun.