Sema Bayar Kuklalar İçin İplerden Sonra Yaşam'la öykü dünyamıza parıltılı bir giriş yapıyor. Kaderine hapsolmuş kadınlar geçmişiyle kıran kırana mücadeleye girişen erkekler ölümün gölgesinde biriktirilen kırgınlıklar iyileşmeyen çocukluk yaraları ve bütün bunların arasında bir an olsun teslim olmayan ışıl ışıl sahici bir yaşam telaşı...
Bayar isyan eden sorgulayan yüzleşen haykıran öykü kahramanlarıyla sözün ve kurmacanın imkânlarını sonuna kadar esneterek insanın dile getirilmesi zor ezelî yalnızlığına ışık tutuyor.
Cesur akıcı şiirsel bir dille örülen öyküler gerçekle rüyanın zaferle mağlubiyetin iç içe geçtiği büyülü sularda yol alıyor. Yer yer gerçeküstü gotik bir havaya bürünen atmosfer dile dair bir titizliğin refakatinde okuru kolayca kendi burgacına dâhil ediyor. Bayar'ın öykülerinde ölülerin durmuş saatlerin patikaların fotoğrafhanelerin istasyonların ve elbette kuklaların imgesel bir hüviyetle canlanıp hayata karışması yazarın estetik tavrının doğal bir sonucu oluyor.
Öykü kahramanları bireyselleşme sancıları yaşarken yazar işlediği varoluşsal sorgulamalarla kurguyu meselesi olan bir zemine çekiyor. Böylece aşkla nefretin iyilikle kötülüğün yaşamla ölümün insanda düğümlenen anlatısı insanlığın büyük ve kederli yürüyüşüyle omuz omuza veriyor. Her şeyden önemlisi Sema Bayar bunları toz kaldırmadan ortalığı velveleye vermeden camı çerçeveyi indirmeden usulca tam bir öykücü ihtimamıyla gerçekleştiriyor.