Yazar bu romanında bizleri 9. yüzyıl Bağdat'ına doğru Cüneyd-i Bağdadî ve onun marifet ehli cemaati ile birlikte manevi bir yolculuğa çıkarıyor. Çıktığımız bu yolculuk esnasında yıkılmış olan Pers ve Bizans medeniyetinin enkazı üzerine inşa olan görkemli İslam medeniyetinin kuruluşuna eşlik ediyoruz. Bu sayede dil bilimlerinin fıkıh kelam ve felsefe ekollerinin kuruluşuna da yakından şahit oluyor o dönemde yaşanan ve İslam tarihinde çok önemli bir yer edinmiş Halku'l-Kur'an krizi esnasında İbn Hanbel'in ilahi aşk davasında ise Semnûn ve arkadaşlarının yargılanma sürecini merakla takip ediyoruz. Ayrıca el-Hallâc'ın yargılanıp çarmıha gerilerek idam edilmesine sebep olan şartların ve sebeplerin yakından tanığı oluyoruz. Bir yandan da Bağdat'ın giyim kuşam yemek ve hatta koku kültürüne aşina olmak da cabası.
Farklı fikir akımlarının ve siyasi görüşlerin hakim olduğu bir dünyada payandası aşk marifet ve sevgi olan tasavvuf ve kültüre dair bir otorite inşa ederken bizler romanın kahramanı olan Cüneyd-i Bağdadî'nin sadece tasavvufi değil beşeri hayatına da dair bütün aşamaları tek tek izliyoruz.