Fatih'te Sufi kadınların kurduğu Gönenli Mehmet Efendi Vakfı bir bütün olarak Türkiye'deki İslamcı hareketle karşılaştırıldığında küçük bir gruptu. Ancak yaptığı tercihler ve faaliyetleri 1990'ların Türkiye'sine ışık tutan bazı işaretler taşımaktaydı. Özel bir ibadet çevresinin birçok sorumluluğu olan kurumsallaşmış bir vakfa dönüşüm sürecinin öyküsü İslamcı kadınların yeni faaliyet alanlarına nasıl ulaşabildiklerinin -ve dolayısıyla son dönemdeki yeni görünürlüklerini nasıl elde edebildiklerinin- bir aynasıdır. Hem seküler normlara hem de Müslüman kurumlara meydan okuyan bu kadın eylemcilerr bundan böyle İslamcı faaliyetler tanımlanırken bir kenara itilemez. Catharina Raudvere'nin İstanbul'daki saha çalışmasındaki gözlemlerini önemli bir teorik çerçeveyle birleştirerek hazırladığı bu kitap vakıf merkezindeki ibadet hayatına özellikle Halveti Cerrahi tarikatıyla karşılaştırarak odaklanıyor. Türkiye'deki İslamcı hareketin içinde yer alan başka gruplarla karşılaştırıldığında vakıf grubu küçük bir dernek olmasına karşın düzenli derk vermek ibadet çevreleri oluşturmak ve bir börekçi dükkanı ile bir kütüphanenin yönetimini üstlenmek gibi uzun vadeli işlerin sorumluluğunu alarak öncü genç kadınları yeni bir sosyal kategoriye taşımıştı: onlar artık kendilerine çalışma hayatında tam zamanlı bir iş seçeneği oluşturmuş bekar görece iyi öğrenim görmüş kadınlardı. Mahalleleri için çok çalışmaları onlara saygı kazandırmıştı; mali ve diğer açılardan destek bulabilmelerinin başlıca yolu buydu; bu ayrıca gruba yeni üyeler çekmenin de en önemli aracıydı. İslamcı hareketin birçok sorununa (iman-hatip okullarına arka çıkılması İslamcı partiye ve mahkemeye verilen liderlerine destek verilmesi vb) duydukları ilgi. Sufi teolojinin esaslarına dayanmaktaydı (benliğini bastırmak ve kendini feda etmeye hazır olmak); ancak Sufi eylemciliklerinin nihai sonucu kuşkusuz ki siyasaldı.