Bizim sarı saçlı mavi gözlü devimizdi O. Atatürk'ümüzdü... Bizim olduğu için de tabii ki bizim takımı tutacaktı. Aslını hayal etmek dahi imkânsızdı. O'na sorma imkânımız olsaydı keşke. Acaba hangi takımlıydı?
Belki de Nasrettin hoca bu asırda yaşamış olsaydı bizim bu merakımıza bile mizahi bir yaklaşım içerisine girerdi. Belki de bir fıkra oluştururdu bu konulardan. Kim bilir? Yapar mı yapar... Bu Nasrettin Hoca!
Ya da diyorum Pinokyo'nun ustası Gepetto usta değil de Nasrettin hoca olsaydı. Eminim eşeğine baktığı gibi bakardı Pinokyo'ya. Eminim ki balla sütle yumurtayla beslerdi O'nu...
Pinokyo'nun bir hediye paketinde olduğunu düşünürsek bizim Alican onu açmak için nasıl sabırsızlanırdı. Belki de paketi parçalayarak açardı. Peki Sevecen bu duruma sessiz kalabilir miydi?
Duma duma dum... Ben karmaşık bir hikâye kurdum. Onları ayırmak için de sizleri bu kitabı okumaya bekliyorum.