Ömür İklim Demir bu kez "kumdan buhardan hayalden ibaret" bir romanla çıkıyor karşımıza. Türkiye'nin son yüz yılında dolanıyor geçmişle geleceğin arasında sabırla mekik dokuyor.
Kum Tefrikaları kuytunun saplanıp kalmanın kendine gömülmenin uzaklara düşmenin öteki bile olamamanın boşluğun hevesin meşgalenin Doktor Mithat'ın Murat Hoca'nın Yurdanur Hala'nın Şevket Kemal Bey'in ölülerin kelimelerin telgraf tıkırtısının tozun rüzgârın bulutların bütün o yılların ve de üstümüzden esip geçen diğer şeylerin hikâyesi... Rüzgâr hiç durmadan esiyor sayfaların arasında her şey bir görünüp bir kayboluyor ya da bir kaybolup bir görünüyor. Yutuyor kenarları köşeleri arabaları evleri kum; yutuyor günleri takvimleri atları uçakları ve de hepsinden mürekkep hayalleri... Bozkıra bakan izbe balkonlar Boğaz'a açılıyor bir vakit; ölümler umuda umutlar çaresizliğe benziyor yavaş yavaş. Her kavram değişip dönüşürken Türkiye'nin son yüz yılında dolanıyor Ömür İklim Demir kat kat açılan bir romanla çıkıyor karşımıza.
"Panjurların gölgesi yüzümde parlayıp söndüğünde bıyığımla oynuyordum; ardından boğuk bir gök gürültüsü geldi. Sigaramın külünü silktim. Beş saniye önce kor gibi yanan kül yüz yıllık diğer külün içinde kaybolup gitti. Geçmiş tarafından yutulmak böyle bir şey olmalıydı."
Bir iyi dilek bir ilk roman... Kum Tefrikaları.