İnsanların barış ve huzur içinde bir arada yaşamaları ancak birbirlerinin haklarına saygı göstermeleriyle mümkün olur. Toplumda insanlar kendileri saygın bir konumda bulunmak ve saygı görmek için de başkalarına değer vermek ve onların hukukunu gözetmek durumundadırlar. Eğer herkes kendi mutluluğunu başkalarının mutluluğu pahasına elde etmeye çalışırsa sonunda herkesin mutluluğa ermesi başkaları tarafından engellenmiş olacaktır. Sosyal ilişkileri ve kişilerin hukukunu âdil bir nizâm içinde yürütmek ancak temel insânî değerler sistemi olan ahlâka riâyet ve bu değerlerin müeyyideyle korunmasını ve devam ettirilmesini sağlayan hukuka saygıyla mümkün olur.
Dîni (İslâm'ı) temel ahlâkı duvarlar hukuku da binanın çatısı kabul edersek seküler bir temel üzerine yapılmış duvarlar çöker hukuk da onun üstüne... Hukuk ve ahlâkın her ikisi de sosyal düzen kuralı olmakla birlikte hukuk toplumda fertlerin hem dokunulmazlık/özgürlük hak ve hürriyetlerini koruyan hem de başkasına zarar vermesini cezâî yaptırımla engelleyen bir müessese; ahlâk ise sosyal davranışı tamamlayan onu değerlendiren dolayısıyla daha çok mânevî yaptırıma dayanan ve ferdî yönü ağır basan bir müessese görünümündedir.
Bu çalışmamızda sosyal hayatın düzenli olmasını sağlayan ahlâk ve hukukun ilke ve esaslarını bir madalyonun iki yüzü gibi birbiriyle ilişki içinde bütünlük sağladığını göstermek istedik.