Kapının karşı sağ köşesinde alt ranzada yatan adam kırmızı bir papağan düşledi siyah kirpiklerini irice gözlerinin üzerine düşürürken. Beyaz badanalı küçük odanın duvarları çentiklerle kaplıydı. Sayılamayacak kadar çizilmiş çivili çentikler. Sabah gün ağarırken kalkan kadın hiç erinmeden yüksünmeden bu çentikleri atıyordu.
Dışarda yağan lapa lapa kara aldırış etmeden pencereye vuran yağmurun sesini duymaksızın pencerenin kenarında duran paslı çiviyi eline alıyor beyaz badanalı duvarı içindeki özlem ve nefret karışımı duygularla çentikliyordu.
Beyaz badanalı duvarın çentiksiz tarafında paslı bir çiviye asılı fotoğraf duruyor. Bir adam kırmızı bir kamyonete sırtını yaslamış fotoğrafı çekene karşı gülümsüyor. Kahverengi pantolonun üzerine yeşil bir ceket giymiş. Ceketin altında geniş yakalı çizgili bir gömlek. İki elini de göğsünde birleştirmiş. Ayaklarını çaprazlama birbirine kenetlemiş. Bir güz mevsimi. Sonbahar yaprakları yol kenarlarını ve kamyonetin etrafını süslemiş. En çokta beyaz badanalı duvarda paslı çivi ile çakılı resimdeki sohbahar yaprakları hüzünlendirdi ayak parmaklarının arasını kanatan adamı.
Sigarasını ve çayını bitiren adam küçük pencereye yöneldiğinde kadın arkasından seslendi.
"Dün gece büyük kırmızı bir papağan gördüm."