Genç şair Hasan Kara ilk kitabı Oz Öge II ile "buradayım!" diyor. Cüretkâr bir dille insan ruhunun derinliklerinde dolaşıyor orada renkleri estiriyor sınırları zorluyor. Sıkı dokunmuş çok katmanlı gölgeli anlamın uçurumlarını yoklayan bir şiiri var. Şiirin bir yapı kurma işi olduğunun farkında ve okuru sözcüklerin dizelerin şiirlerin birbirine gizli geçitlerle açıldığı görkemli bir labirente davet ediyor.
Ey parmağıma sıkışan mendille ovduğum ağıt!
Gözüm çıplaktır rahimden aldığı hasardan beri
ey bebeğine vuran ışığı saklayan çoğul!
Doymadan zararını aldığım canlılığa kazıdığım ruhumu
bir kargaşa olarak çatlasın diye tıkadım kovuğuna ağumun!
İliştirdim boynuma bir tütün çiçeğini nutkum olsun
dürüp sayfa hışırtısını. Bir duvar muhafazası sömürge cesetlerinde.
İnsanlığımdan sarkan köleler beni de boğarlar mı?
İfademin sıkı yankısı değiyor hâlâ düzlüğüme.
Ancak savun!
Yağma! Kalkınabilir misin unutulduğun zaman?
Talan! Yaşamayı seviyorum ölmek pahasına!
Göğsüme sinen bir garip ölüm gülüyor
kemiğe sıkışmanın bahşını kabulümdür bu.