"Ben şimdi göğün çiçeğin kuşların ve iki kelime kuramayıp içli sessizlikle konuşan canlılar tarafındayım. Karşısındayım tüm laf kalabalıklarının tutulmamış sözlerin bencil yaşamların."
İnsan bir akşamüstü yorgunluk elbisesini çıkarıp sükutu üzerine giydiğinde ya da yüklerinden kurtulmak için çıktığı dağ yolunda sırtını yasladığı ağacın gölgesinde serçelerin resitalini dinlerken sol tarafında atan yüreğin ritmine kendini kaptırabilir.
"Suskunluğun Rafları" Yazar Mehmet Deveci'nin hüznü kuşanıp sessizliği giydirdiği kelimelerle sayıklaması. Huzurun şerbetinden yudumlarken öze yapılan yolculuklardan geçip gerçekler ülkesine nüktedan bir dille dokunması.
Kainat kitabını okuyarak temaşa ve tefekkürü denemeleriyle yakamıza iliştirmesi.
"Suskunluğun raflarına çok hüzün koydum ben.
Çok yaşam
çok zaman
çok kişi..."
diyerek iç dünyamızda yolculuğa çıkarıyor bizi.