Kıtalar arasında tarihî yolculuğa çıkan ender milletlerden olan Türkler dünyanın en kadim milleti olma vasıflarının yanında oluşturdukları derin ve engin kültürleriyle de insanlık tarihinin mümeyyiz toplulukları arasında en başa yerleşmeyi hak etmişlerdir. Yüzyıllar içerisinde gerek göçler gerekse de diğer milletlerle kurdukları münasebetler gereği pek çok kültür ile karşılamışlardır. Dünyada çok az millete nasip olabilecek bu deneyim Türklerin kadim inançlarından getirdikleri öğelerle birleşerek büyük bir medeniyet inşa etmelerini sağlamıştır. Türk milletinin en eski zamanlarından bu yana tabiata karşı mücadele etmeleri yaratıcının yarattığı nesneye yüklediği manayı anlamaya çalışmaları kutsallık anlayışının temelini oluşturmuştur. Kutsalların varlığına duyulan güven eksiklikleri durumunda ise devleti karışıklığa sürükleyeceklerine olan inanç nedeniyle bunların Türk kültürünün sürekliliğine büyük katkı sundukları bir gerçektir. Eserde Türklerin sosyal hayatlarında vazgeçilmez kıldıkları başta bozkurt ve at olmak üzere hayvanlara; ritüellerini gerçekleştirmelerinde gereksinim duydukları tabiat kuvvetlerine; yaşamları boyunca davranışlarını yönlendiren renklere yönlere sayılara; maddiyat ve maneviyatın bağlantısını kurma yolunda kendilerine kılavuzluk eden gök cisimlerine; silahlarına ve ev hayatlarına atfettikleri kutsiyet bütün yönleriyle ayrıntılı bir biçimde anlatılmaktadır.