Öykücülüğümüzün güçlü kalemlerinden Hande Baba'nın beşinci kitabındaki öykülerinin kahramanı yok. Hande Baba yaşamın içinden en sıradan o kadar sıradan ki neredeyse yüzlerce kez önlerinden geçilseler de görünmez kalmış öykü karakterlerini alıyor ve onları su baskınlarından bombalanan çorbacılardan savaşlardan katliamlardan hastane odalarından çekip çıkarıyor. Bir anne şefkati ile sarmalayıp ilaç kokan koridorlardan dut ağaçlarının altından haber bültenlerinden mazide kalmış oyuncakların yanından geçirdikten sonra okurunun karşısına bırakıveriyor. Öykülerin yıllar süren bir damıtmanın ürünü olduğu ve etkili bir gözlem gücünden beslendiği kesin. İncecik detaylar karakterlerin yüreklerindeki sızıyı elle tutulurcasına gerçek kılıyor.
Hande Baba ayrımcılığın hayatımıza sinmiş türlü hâli ile sınanmış insanların sesi oluyor: umulmadık anda bir kara yaprağı okurunun eline koyuyor ve onu vicdanı ile baş başa bırakıyor.
Deniz Moralıgil