"Dışarıdaki dünyayı arkada bırakıp birilerini rahatsız etmekten kaçarcasına ürkek içeri girdim. Dışarıda hava sisliydi içerideyse canlı ama hüzünlü. Aslında ikisinde de yitik hayatlar vardı ama içeridekiler en azından yitirdiklerinin arkasından ağlayacak kadar insandılar."
17 Ağustos 1999 tarihinde gece saat 03.02'de yer yerinden ayrılıyordu resmen. 45 saniye değil 45 saat 45 gün 45 yıl neye sayarsanız nasıl sayarsanız sayın o kadar uzun o kadar yerin dibinden geliyordu sarsıntı. Uğultular eşliğinde oradan oraya savuruyordu binaları yapabileceğimiz tek şey kaçışmak bağrışmak ne yapacağını bilmeden oradan oraya koşturmaktı. Depremden sonra her şeyini kaybetmiş birisiydim artık. Evimi dükkânımı bacaklarımı... Ama bu insanların bakış açısıydı tabiri caizse hayat devam ediyordu ve ben umudumu yitirmemeyi isyan etmemeyi sevmeyi sevilmeyi kazanmayı kaybetmeyi araştırmayı öğrenmeyi gülmeyi kısacası yaşamayı hiçbir zaman bırakmadım. Bugün farklı zaman dilimlerinde yazılmış bu öyküleri okuyorsanız kelimeler dokunuyorsa yüreğinize bu her ne olursa olsun yaşadığımı görmem ve ona sıkı sıkıya tutunmam sayesindedir. Hayattaki güzellikleri görmek için yalnızca iyi bir hayat yaşamamız gerekmiyor...