Doğru söylediği için sürgünden sürgüne koşan bir adam Neşet Hoca. Dokuzuncu yerden de kovulunca büyük şehre göç etmek kendi ifadesi ile ''yer değiştirmek'' zorunda kalıyor. Çünkü o düşünen biri.
Büyükşehri şehrin insan üzerindeki olumlu-olumsuzetkisini çarpık yapılaşmayı mimariyi sanatı sanatın her türlüsünü sosyolojik ve felsefik açıdan insanların durumunu düşünüyor. Neşet Hoca bir din adamı.
Onu en çok üzen de dinin cemaatler eliyle saflığını yitirmiş olması.
''Din artık sadece din değildi. Din politikacılarla tarikatlar arasında sıkışmış kalmıştı. Din artık saflığını yitirmiş mukaddes din birilerinin menfaat aracı durumuna düşürülmüştü. Allah ile insan arasına giren dini kendileri için bir maddi-manevi kazanç elde etme aracı olarak gören kendilerini Batı dünyasındaki ruhban sınıfına benzer bir konuma koyup onlarınki gibi bir işlev üstlendiklirini zanneden birileri türemişti. Dindarlık yerini artık cemaatleşmeye bırakmış cemaatleşmede politikaya...''