Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarda tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız konuşma biçimimiz ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. "Eğlenceli" "renkli" bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları toplum kıyısında yaşayanlar bütün "giz"leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. "Reality Show"larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini iğrençleştirdiğini gördük.