"Gündüz kendi ruhunda ki hapishanede volta atabilenlerin varabileceği bir aydınlıktır."
Şiire merakım lisede başlamıştı. İlk okuduğum şiir Sezai Karakoç'un Mona Roza şiiriydi. Bu şiiri ilk okuduğumda bende bıraktığı hissi sizlere tarif etmem oldukça güç. Sonra şiire karşı bende bir his oluşmaya başladı yazmak istedim. Kimi zaman kantinde kimi zaman tramvayda kimi zaman ise sınıfta yazmak istedim. O an nasıl geçtiyse içimden öyle yazmak istedim. Bazen hece çoğu zaman ise serbest. Ben aslında kendimi yazıyorum her seferinde. Sessiz yerlerde değil de kalabalığın tam ortasındayken kulağıma ilişen bir kelime veya bir ses kalemi almama yetiyor. İnsanların yoğun ses bombardımanları arasında kendimi anlatmaya çalışıyorum. Kendimi duyduğum o sesin yada kelimenim bende uyandırdığı kalıba sığdırmak için mücadele veriyorum. Şiirlerimle o kalıbın ucundan bakıyorum çoğu zaman insanlara. Bazen aşağıdan bazen yukarıdan. İnsanların duymak istediklerini değil de kendi söylemek istediklerimi haykırıyorum onlara. Kendimi bildim bileli hep bir şeylere muhâlif oldum. Şiirlerimde ise en çok kendime.
Bazen hâlâ bir şeyler karalarken Sezai Karakoç'un ''Mona Roza bugün bende bir hâl var!'' dediğini duyar gibiyim. İşte tam da bu sebepten yazmaya devam edeceğim...