Bir yurt gezisinde gerçek kimliğini saklayarak gezmeye çalışan yabancı bir kadınla karşılaştım. Geliş nedenini sonradan öğrendiğim bu kadın dedesinin ve atalarının yaşadıkları yerlerin merakı ile geziye katılmış. Tek kelime Türkçe bilmemesine rağmen daima gülümseyen yüzü sempatik tavırları ile ilgi odağımız oldu. İşaretleşerek anlaştığımız diyaloglarımızla biz de Türk misafirperverliğinin bir örneğini gösterdik. Hissettiklerini gözyaşları ile anlattıklarından yola çıkarak bu romanı yazdım. Çıktığım yol memleketime; Karahisar-ı Sahip'den Afyonkarahisar'a götürdü.
Karahisar'ın Ardı Kararınca romanı; farklı inançlarla bezenmiş duyguların katledilişini bir arada yaşayanların iklimlerinin değişimini; Karahisar Kalesi'nin "Sevda Kaya'sına" sinmiş hissettiklerinin yarım kalan mutluluklarını ve bedeli her türlü acılarla ödenmiş özgürlüklerini yüreğimde kaynayarak tortusunun dibine çökmüş birikintisiydi. Bu birikintinin içinde; o günleri unutmak istercesine ya da hiç yaşanmamış gibi farkında olmayanların; biraz da hoyratça hayata bakanların vurdumduymazlığı vardı. Endişem bütün bu yaşananlardan habersiz yetişen gençlerin; geçmiş günleri buhar olup uçmuş sanmaları.
Karahisar'ın Ardı Kararınca; Afyonkarahisar'ın yakın tarihini şehri hayata bağlayan kültürünü folklorunu gelenek ve göreneklerini örf ve adetlerinin merak edip dönüp arkasına bakanlara geçmişini unutanlara bilenlere bilmeyenlere hatırlatma kitabıdır. Bu romanda Simon ve İbrahim'in arkadaşlığı ile gelişen olayları; Ağavni'yi Vecdi ve diğerlerinin yaşantıları içinde Kurtuluş Savaşı'nı sonrasını Afyonkarahisar'ın; tarihi kültürel özellikleri ile gelenek görenek örf ve adetlerini okuyacaksınız.