Yerde yatan garavuyu alıp fındık dalına geçirdi annem. Ölünün bedeni kaybetmişti büyük bir çatırtıyla bütünlüğünü; ölmüş olan yeniden öldü işte. Cesedin gürültüsü ikna etmişti herkesi. Dönüp kafası kopan vücudu annemin elinde kalan dal parçasına baktık. "Şuradaki kestaneden bir tane daha yapın hadi" dedi. İşte böyle kolaydı yerini doldurmak gidenin. Kendi bedenine ait değilse eksilen kesip atardın ötekine ait parçaları.
Garavu nesneler üzerinden insanlığımızı sorgulatan öykülerle okurunu selamlıyor. Günlük hayatın içinde sıradan bir eşya karşısında bile insanın belirsiz ve sallantılı varlığı güçlü bir dille yeniden anlam kazanıyor. Parçalanıyor bölünüyor yurdundan ediliyor ve belki bu aşamadan sonra "insan" vasfını kazanıyor.