"Ya sen benden ne istedin?" diye haykırdı Leyla. "Neden hayatımı mahvetmek için elinden geleni yapıyorsun?"
Saliha soluk soluğa durdu ve başörtüsünü düzeltip bir ağaca yaslandı. Ali ise geri adım atıp izledi hanımı için endişelense de müdahale edemezdi.
"Sana el uzatmaktan başka ne yaptım?"
"Bırak abla! Bir daha yüzümü görmeyeceksiniz!"
"Leyla! Artık çocuk değilsin ona göre davran... artık konuşma zamanı geldi..."
Hep böyle olur değil mi? Hayallerimizle gerçeklerimiz birbirinden muazzam bir şekilde ırak olur. Sorumlusu biz değil miyiz? Hakikatlere göz yuman ve kadere külhanbeylik edip tevekkülü unutan biz değil miyiz?
Leyla döktüğü gözyaşlarının sebebini anlamak için çok hamdı pişmesi gerekti... nihayetinde yanmak ona çok yakışacak.
Dertleriniz sizi dünya yalanlarından soğutup ahiret gerçeklerine sarılmanızı sağlıyorsa ve imanın o hem çok acı hem çok tatlı lezzeti ile ruhunuzu uyandırıyorsa eğer "şefkat tokadı"nız hayırlı olsun.
"Ve insanoğlu dünya lezzetlerine aldandı
Oysaki yoktan var eden El-Hâlık'tı"