"Ben konuşsaydım size konuşmanın nasıl bir şey olduğunu anlatırdım. Ben konuşmayı hep bir şeylere benzetirim. Konuşmak pazar sabahı altı buçukta uyandıktan sonra o günü pazartesi sandığınız için kalkıp okula gitmeye hazırlanırken tatil olduğunu fark edip tekrar uyumaya benzer. Konuşmak yolda giderken bir köpeğin sizi çok sevip peşinize takılmasına benzer. Konuşmak çayınız çok sıcak diye annenizin birazını döküp üstüne soğuk su eklemesine benzer. Konuşmak çok sevdiğiniz bir şeyi tokanızı ya da terliğinizi ya da kalem kutunuzu bir türlü bulamadıktan sonra onu kaybettiğinizi düşünmeye başladığınız sırada koltuğun altında görmeye benzer. Konuşmak bir bebeğin eliyle parmağınızı tutmasına benzer.
Konuşmak çilek reçeline benzer. Ben konuşsaydım ağzımdan çıkan her şeye dikkat ederdim. Çünkü konuşmanın ne kadar değerli olduğunu bilirdim. Ben konuşsaydım kendimi anlatmaya çalışırdım. Beni anlamanızı isterdim. Ama bu imkansız değil mi? Ben konuşsaydım susardım."