Dünyaya geldiği andan itibaren neredeyse nefes almaya bile üşenen tembelliğe esir olan bir bedene uyum sağlayan ruhların yalnızlığı asla bitmeyen bir şarkıyı andırıyordu.
Zaman insan için acımasız bir oyun perdesi gibiydi. Hayat hiçbir gizlisi saklısı olmaksızın sahne alırken zaman perdesi açılır ve kapanırdı. O arada insan ne yaşayacağını kendisinin seçme imkânı olmayan şeyler de yaşardı. Bu da öyle anlardan biriydi. Buradaki hiç kimse yaşamak istediği şeyi yaşayamayacaktı. Yaşamak zorunda kalacağı şeylerdense nefret edecekti. Sonunun nereye varacağı asla belli olmayan bir korku masalı başlayacaktı belki ama bunu kimse bilmiyordu. Dehşet anları her an başlayabilirdi.
Birbirini tanımayan yedi kişinin başına gelenleri bilen tek bir kişi vardı. Ancak onlar için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ya kendisi için?