Yüzlerce yılda üst üste dirhem dirhem birikerek oluşmuş Yörük kültürü. Türk tarihinin gözesini oluşturan Yörükler... Evleri develerin sırtına yüklü kıl çadırlarıyla arkalarındaki keçeleri oldu. Sayısız yurt yerlerini gerilerde bıraktılar. Ömürleri göç yollarında tükendi hep.
Meraların bitmesi iskân zorunluluğu gibi nedenlerle yürüyemez oldular artık. Ne konargöçerlikleri kaldı ne de önlerindeki görkemli hayvan sürüleri. Damarlarına işlemiş o tabiat ile koyun koyuna yaşama özgürlükleri tüketildi. Betonların içinde nefessiz bırakıldılar. Bilmedikleri işlerin ırgatı oldular. Binlerce yıldır yürüyerek eskittikleri izleri insan kalabalığında yitip gitti. Tıpkı göç yollarında bıraktıkları mezar yerleri gibi.
Yörüklerin yalnız adları kaldı. Gelecek kuşaklar belki onu da unutup gidecekler.
Kitap sayfalarında da olsa yaşamalarına hatırlanmalarına az da olsa katkıda bulunmak amacıyla bu yola çıktım. Çıktığım bu yol da diliyle konuştuğum ağıtlarıyla ruhumu beslediğim doğup büyüdüğüm Torosların bir Yörük yaylasından geçti. Mensubu olduğum Karahacılı Yörük obasının son yüz otuz yıldan beri yürüdükleri izleri takip ettim. Göç yollarında bazı yaşanmışlıkları tarihin akışı içerisinde öyküler halinde yazdım. Sonunda da bu kitap ortaya çıktı.
Unutulmaya yüz tutmuş büyük bir kültürün hatırlanması geleceğe not düşülmesi ve sönen Yörük çadırlarının dumanlarının yeniden tütmesi umuduyla...