"Bizi öldürmeye geldiklerinde evlerine dönüyordu sırtlarında çantalarıyla geç kalmış çocuklar ve akşam telaşına yetişen adımlar geçiyordu kaldırımlardan. İncecik bir ay yükseliyordu uzaktaki tepenin ardından. Hilal. Havada misafirliğe gelmiş yarım bir serinlik. Ama bahar çoktan girmişti açık kapıdan içeri. Getirmişti işte sanki bin gün sürecek bir tazelik. Çiçekler çiçekler çiçekler arasında.
Bizi öldürmeye geldiklerinde açıktı kapımız ve sevinerek karşılamıştık onları daha eşikte gülen yüzümüzle. Radyo açıktı içeride ya da televizyon belki her ikisi de. İnce bir saz geçiyordu arkadan. Akşam şarkısı. Bekletmeden buyur etmiştik içeri. Her birini."