"İki bin yirmili yıllarda gördük ki hepimizin ten rengi farklı ama gözyaşları aynıydı.
Gördük ki yaptığımız işler farklı ancak alın terimizin rengi aynıydı.
Gördük ki farklı düşünmek suretlerimizin de farklı yaratılması gibi doğal olandı.
Ve kusursuz hiçbir ideoloji yoktu.
Ülkemizin en nitelikli senaryo yazarlarından olan yazar diyalog mektup öykü̈ karışımı bir üslupla düşüncelerini edebi cümlelerle harmanlayıp okuyucusuna sunuyor. Aforizma metinleriyle "Pendnâme" hayatın esas filmini çekmiş gibi."
Kitaptan bir kesitini sunduğumuz bu kitap hakkında ayrıca kısa ve öz olarak şunu diyebiliriz: Düşünmek ciddiyettir dayanılmaz bir kalbin ıstırabıdır ama buna rağmen hava gibi su gibi ekmek gibi hayata anlam yüklemenin ilacıdır. Pendnâme bu sebepten ve sancıdan doğmuş. Hava gibi ekmek gibi su gibi.
Hiç kimse mutlak doğru değildi.
Hakikat farklı düşünenlerin tüm yaşamsal haklarını korumakla açığa çıkıyordu. Bu da her şeyin önüne vicdani ahlakı koymakla oluyordu.
Eğer bu ahlak yoksa adil olunamıyordu. Eğer adalet yoksa eşitlik yoktu ve eğer eşitlik yoksa özgürlük kölelerin kendisini özgür bildiği taksitli kölelik anlayışı yirminciyüzyıl demokrasisiydi.