Paris 14. bölge Rémy-Dumoncel Sokağı. Üçüncü Bahar adında bembeyaz bir huzurevi. Avlunun ortasında yalnız bir ağaç. Anılara dönük karanlık yüzü ve delici bakışlarıyla huzurevinin bir sakini: Samuel Beckett. İki dilin iç içe geçtiği hatıralar savaşın ve şahit olunmuş ölümlerle dolu bir bellek akrabalar dostlar edebi portreler fotoğraf kareleri unutulmayan dizeler bir film oyunlar yaşlı bir zihnin oyunları ve faydasız pişmanlıklar. İrlanda'dan Fransa'ya uzanan gelgitli bir ömür.
Maylis Besserie'ye 2020'de Goncourt İlk Roman Ödülü'nü kazandıran Üçüncü Bahar'da yazar Beckett'i bir roman kahramanı olarak yeniden keşfediyor. Roman büyük İrlandalıya son yolculuğunda eşlik ederken okuru da gittikçe büyüyen bir soruyla baş başa bırakıyor.
Dönüp baktığı geçmişine kaç bahar sığdırabilir insan?
"Filmin kahramanı o adam kurtuldu bunlardan. O büyük elleriyle yırtıp attı fotoğrafları. Keskin bir hareketle. Donmuş kâğıdın parçaları katil ellerinin altında çoğaldı. Acı verici parçalar. Bir bir eledi hepsini. Kâğıt katili. Önce artık olmayan çocukluğunu yırttı. Sonra karısını. İşte geriye doğru giden yol. Mezuniyet törenine dek. En sonunda ne kalacak geriye? Herhangi bir şey kalacak mı? Bir köpek. Bir Joyce. Konfetiler."