Kimi zaman kayıp ruhlarınkendilerini bulabilmeleri içinönce birbirlerini bulmaları gerekir.
Terk edilmenin acısıyla baş etmekte zorlanan Hasan eskiciden ucuz ama gösterişli bir masa satın alır. Bunalımlı bir gecede masanın tablasından bir çift kadın elinin çıktığını görür. Dirseklerine kadar dışarı çıkan eller bir ahtapotun kollarının suyun üzerinde dans etmesine benzeyen hareketler yapar. Aynı olay sonraki geceler tekrarlanınca Hasan ellere dokunmaya cesaret eder. Bu dokunuştan öylesine etkilenir ki masadaki kadının sırrını çözmek onun için bir tutkuya dönüşür.
Aynı anda genç bir kadın ölüler diyarında neden kayıp bir ruha dönüştüğünü anlamaya ve hayattayken işlediği suçu hatırlamaya çalışır. Geçmişi düzeltmek için yaşayanların dünyasına dönmenin yolunu bulmalıdır. Cüce bir tepegözle başlayan arayışında Şahmeran'dan Zümrüd-ü Anka'ya Dede Korkut'tan Gulyabani'ye hayal gücünün tüm renkleriyle bezeli bir diyarın sırlarını keşfe çıkar.
Barış Müstecaplıoğlu bağlı olmakla bağımlı olmak arasındaki ince çizginin üzerinden geçerken bizi bir kez daha fantastik edebiyatın zihin açıcıdünyasına davet ediyor.