Değişik katmanları aynı paydaya çeken betonun yüzünde şekillenen laminasyon. Tekdüzeliğin ürküttüğü değişken sertliklere elveda. Tutup bir tünel gibi girip çıkacaktım hayatın içinden izin vermedi duvarlar izin vermedi sonbahar. Tek rengin ısının aşılmaz engelin arasında sen:
Eylül!
Eylül!
Eylül!
Sondan başa doğru saydım kendimi saydım bilmem kaç çıkardım kendimden kaç kaldı benden? Komşuya(!) gidecek kadar borçlandım mı hayata bilmiyorum!
Bak şu hâlime bak bak! Nasıl da isyankârım yakışıyor mu bana?
Evet evet evet!
Hayır hayır hayır!
Bitmedi sitemim alışamadım sirkeli düşlerin kıramadığı iltihaba direnen çağa!
Karanlık bir yandan oturdu mideme yorgunluk bir yandan; fiziki ölçülerin boğulduğu cismani yapıya sıkışırken varlığım nöronların savaşıyla çatladı beyin zarım!
Acil acil acil!
Yoğun bakım yoğun bakım!
Bir başkası olamadığım bünyenin bedelini mi ödüyor yoksa kendim olabilmenin sihrini mi bozamıyorum? Karar vermenin zorluğu mu her gün biraz daha kanıksanan gündelik seyrin toyluğu muyum?
Ben ben ben:
Kasım!
Kasım!
Kasım!
Yine sıfırla biri çarpıyor yıllar yine dışarı çıkarken karekökün küçülttüğü bir sayıyı resmediyor aşkımızın ressamları!
Sen sen: Eylül Eylül!
Ben ben: Kasım Kasım!
Biliyor musun sevgilim aramızda "ile" bağlacı var!