İslam tarihine baktığımızda İslam'ın Müslümanları ve onlara tâbi olan dinî azınlıkları ümmetleştirerek birleşik bir millet hâline getirdiğini söyleyebiliriz. "Kur'an" ve "Sünnet" İslam toplum tasavvurunun temellerini ortaya koymuş ve İslam tarih tecrübesi bazen bu temellere muhalif de olsa önemli ölçüde toplum tanzim edip devlet inşa etmiştir.
İslam toplumlarının birçoğunda siyasî erk sahiplerinin iki asrı aşkındır Batı ile yakınlaşma çabası içinde olduğu malumdur. O yüzdendir ki Müslüman toplumların sosyolojik tahlili yapılırken İslam medeniyetinin ve kültürünün tesiri göz ardı edilemeyeceği gibi Batı eksenli modernleşme surecinin sosyal tesiri de göz ardı edilemez.
Batı'nın İslam dünyası üzerindeki emperyalist siyasetinin eleştirisini yapmak aynı zamanda İslam dünyasının geri kalmışlığının öz eleştirisini de yapmak demektir. Bu bir Batı karşıtlığı değil Batı'nın ve ilerleme yarışında geri kalan Müslümanların aynı kulvarda sorgulanmasıdır. Bu tutum ideolojik değil bilimseldir. Onun içindir ki muasır İslam toplumuna sosyolojik bakış bu çift yönlü̈ sorgulamadan ve eleştiriden kendini alamaz. Mühim olan bunu bir Batı fobisi ve Batı'ya ön yargılı yaklaşım yani bir nevi okzidentalizm hâline getirmeden tarafsız ve bilimsel bir duyarlılıkla yapmaktır. Ümit edilir ki bu kitap İslam toplum yapısının sosyolojik analizine naçizane bir katkı sunabilsin.