Tasavvuf ya da diğer bir ifade ile İslâm'ın mânevi örüntüsü düşünüldüğü tartışıldığı zaman Hz. Mevlâna akla gelen ilk isimlerin başında yer alır. Mevlana Batı toplumları tarafından da bilinen ve kendisine hayranlık duyulan sûfi bir şairdir. Batı'da en çok okunan eserlerin başında Mesnevi gelmektedir. Onun eserleri Amerika' da en çok okunan kitaplar arasına girmiştir. Mevlâna'nın
buralara ulaşmasında eserlerinde ki mânevî tecrübelerin insanlarla paylaşılmasında kuşkusuz araştırmacıların çok büyük katkıları olmuştur. Schimmel bunların başında gelen bilim insanlarından birisidr. Tasavvûfî aşk şiirinin en büyük üstâdı olarak kabul edilen Hz. Mevlâna'nın yedi asır önce sözcükler ile somut aleme aksettirdiği derin duygular hala tazeliğini muhafaza etmektedir. Zira Mevlâna ister Anadolu halkı ister diğer müslüman topluluklar isterse de Batılılar olsun insanlığa sonsuz aşkının unutulmaz nağmelerini terennüm etmiştir. İçini maşuku için tamamen boşalttığı neyinden çıkan sızı ve hasret dolu beyitleri Annemarie Schimmel'i de etkilemiştir. Henüz on beş yaşlarındayken hocasından duyduğu Mesnevî beyitleriyle başlayan bu sevgi hayatının sonuna kadar artarak yükselerek sürmüştür. Bu coşkunlukla Schimmel tasavvuf ve Mevlâna üzerine yapmış olduğu araştırmalar üzerine parmak ile gösterilecek ender bilim insanlarından olmuştur. Günümüzde Mevlâna hakkında en çok konuşulan mutasavvıf şâirlerin başında gelmektedir. Hakkında çok sayıda araştırma yapılmış eserler yazılmıştır. Fakat yapılan tüm bu tetkikler Mevlâna'yı olduğu gibi yansıtmamaktadır. Çünkü gerekli arka plan çalışmaları yapılmadan mısralardan edinilmiş yüzeysel bilgiler ya da bazı şartlanılmış yargılardan dolayı Mevlâna'yı birçok oryantalist doğru anlayamamıştır. Bu nedenle doğaldır ki aktarılanların bir kısmı da problemli olmaktadır. Birçok faklı hatta bir birine tamamen zıt fikir sistemleri Mevlâna'dan mısralar okuyup onu kendilerine yakın hissetmişlerdir. Bazıları daha da ileri giderek onu kendi şahsi ya da küresel düşüncelerinin bir temsilcisi olduğunu savunmuşlardır. Hemen her türlü tasavvûfî fikri şiirlerinde bulabileceğimiz Hz. Mevlâna'da yüzeysel manada bir aidiyet bulmaya çabalamak yersizdir. Zaten derin olarak yaşantılanan aşkın doğal bir sonucu olarak tezâhür eden mısralarında farklılıklar ve zıtlıklar ahenkli bir bütün oluşturmaktadır. İnsanlık dairesini dolaşan pergelenin sabit ucunun İslam'a odaklanarak yetmiş iki milleti birleştiren Hz. Mevlâna "Vahdet dükkânı" dediği Mesnevî'de bütün farklılıkları aynı semâ'da cem etmektedir. Genelde tasavvûfu özelde Mevlâna'yı bilimsel prensipler doğrultusunda titizlikle tetkik eden Prof. Dr. Annemarie Schimmel önemli bilgiler sunmuştur. Ki büyük araştırmacı birkaçı referans kitap olmak üzere yüzün üzerinde eser yazarak bunu kanıtlamıştır. Bilindiği gibi genel bir bakış olarak bazı oryantalistler tasavvûfu ve Mevlâna'yı İslâm'a ve Peygamber efendimize olan önyargılarından ya da bir takım subjektif değerlendirmeler yüzünden faklı anlamışlardır. Tasavvûfun kökeni günümüze kadar geçirdiği
değişimler ve tasavvûfî uygulamalara dair çeşitli iddialar ortaya atılmıştır. Schimmel bütün bu iddiaların aksine tasavvûfu İslâm'ın doğal bir ürünü olarak görür. Müşteşrik Hz.Peygamber
zamanına kadar tasavvûfî görebileceğimizi dile getirir. Aynı şekilde eserlerini titizlikle tetkik ettiği Mevlâna ile ilgili olarak net bir ayna olmaya çabalamıştır. Onun Şems ile tecrübe ettiği mecâzi aşktan sonra aşama aşama nasıl yandığını anlatır. Schimmel tasavvûfu doğru adreste tanımladığından ötürü Mevlâna'yı daha kolay ve doğru anlamıştır. Schimmel Mevlâna'nın diğer sûfilerin aksine vecdin sonucu olarak dile getirdiği ifadelerin felsefi ürün olmadığını açıkça ortaya koyar. Dolayısıyla Mevlâna'nın şaheser olan şiirlerinin sağlam temelinde İslâm dini yükselen çelik gövdesinde ilâhi aşk vardır. Schimmel Mevlâna'nın aslında Kur'an'ın ve sünnetin sıkı bir uygulayıcısı olduğundan iddia edildiği gibi bazı inanç ve fikir akımlarından uzak olduğunu açıklamaya çalışır. Sıradan insanların günlük yaşamlarından sokaktan pazardan yüksek tasavvûfî düşüncelerin bulunabileceği şiirlerinde kullandığı dil benzetmeler semboller hikâyeler onun Aşk Güneşinin parlamasıyla ortaya çıkmıştır. Onu Şems daha doğrusu Şems'in hasreti mistik şâir yapmıştır. Mevlâna'nın semboller ve hikâyelerini harika bir şekilde yorumlar getiren hem Şark'ta hem de Garp'ta ilgili insanların takdirini kazanan Schimmel onun misyonunu aktive eden bir bilim insanı olmuştur. Tarih felsefe ve dil bilim alanlarında da uzman olması sebebiyle Mevlâna'nın hayatı ve şiirlerindeki edebi yönü titiz araştırmalar sonunda orijinal bilgiler ortaya koyar. Sırri bir yapısı olan sûfiliğin doğru bilgiye ulaşabilmesi için bir ömür harcanması gerekebileceği gerçeğinde yardımcı bilimlerin önemi daha iyi anlaşılmıştır. Mevlâna âşığı Prof. Dr. Annemarie Schimmel hem Batı'da hem de Doğu'da takdir görmüş bilimsel objektif tavrı ve titizliğiyle ile Mevlâna'nın doğru anlaşılması adına çok önemli çalışmalara imza atmıştır. Annemarie Schimmel'in tasavvuf ve mistisizme dair derin bilgisinin yanısıra dinler tarihi tarih felsefe dil bilimine hakim sahip olması onun Mevlâna'yı bütünsel ve iç örüntüsel olarak daha iyi anlamasına büyük kolaylık sağlamıştır. Dolayısıyla onu ortaya kokduğu ilişkiler ve bilgi transferlerinin daha sağlam bir anlam örgsü oluşturduğu söylenebilir. Schimmel'in kitap makale seminer konferans ve ders notlarını inceleyerek Onun Mevlana dair duygu ve düşüncelerini analiz etmeye çalıştık. Bu uğraşın sonucunda ortaya çıkan çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde; Batının tasavvûf ile ilk karşılaşması ve ilk bilgilenmenin kimler tarafından hangi zâviyelerde gerçekleştiği yansıtmaya çalışılmıştır. Batı coğrafyasında "sufism" olarak adlandırılan tasavvûfun kelime olarak kökeni ve kastettiği manayı izah ettik. Bu bölümün sonunda çok tartışılmış bir konuolan tasavvûfun kökenine dair ileri sürülmüş bir takım fikirler hakkında Schimmel'in değerlendirmeleri sunulmuştur. İkinci bölümde; büyük aşk ve ilham şâiri Mevlâna'nın hayatı hakkında daha çok Schimmel'in vermiş olduğu bilgilere dayanarak kısa bir biyografya ortaya konulmuştur. Daha sonra Hz. Mevlâna'nın aşk terennümlerini kelimlere dökerek meydana getirdiği eserleri eserlerin içeriği formu edebi yönü hakkında birtakım bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde; Hz. Mevlâna'yı şâir yapan mâşûkun hasret acısının onu hangi aşamalardan sonra vuslata erdirdiğine şahitlik edilmiştir. Sûfi bir şâir olarak hangi rûhî tecrübe ve kalbi duygulanım ile eserlerini farklı temalar işleyerek ortaya koyduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Bu tespitleri yapılırken Schimmel'in ele aldığı konular özelinde başlık haline getirilmiştir. Son kısım olan dördüncü bölümde meşhûr aşk şâirinin Hindistan alt kıtas ve Batı'daki etkisine dair bilgiler vermeye çalışılmıştır.