Her şeyi yazıyordu Taylan. Yazarak uzaklaşmaya çalışıyordu dünya ağrısından. Peki yazınca acı azalıyor mu? Azalmıyor acı anıtlaşıyor. Acının anıtlaşması bir gülümsemeyi de bir dayanma gücünü de getiriyordu beraberinde. Kendisini taşıyıcı olarak görüyordu. Sırası geldiğinde o ağrıyı bir başkasına devredecekti. Çünkü yeryüzünde bu görevi üstlenen veya bu görev için seçilmiş taşıyıcılar vardır. Birilerinin taşıması gerekiyordu bu ağrıyı. Onun görev süresi dolmuştu neredeyse. Omuzlarından bir melek düşmüştü avuçlarına. Yakalamıştı onu. Ama o melek uçup gitti yeniden ve giderken "seni bekleyeceğim papatya suyuyla yıkanmış mektuplar vadisinde geç kalma!" demişti.