"Aynı anda hissettiklerim de değişti. Ölüyor olmak -canlı olmaktan ölü olmaya geçiş- olağanüstü bir şeydi."
"Beden olarak yoktum ama benlik olarak oradaydım. Benden başka kimse yoktu. Ağır yerine hafif değildim -uçuyordum. Ama kanatların kemiklerin ve kasların çabasıyla değil başka bir kıtanın topraklarında yere konup çimlenmek üzere rüzgarların akıntısında okyanusu aşan ağaç tohumları gibi kendi kanatları ve itici gücü olmayan bir uçuşla. Sonra -bir filmin bir sahnesinden başka bir sahnesine geçer gibi kesintisiz- bu görüntü ile tam ve mükemmle olma hali yerini başka bir görüntüye başka bir hale bıraktı."
"Bir ekran veya pencere vardı. İçinde bal peteği renginde beyazdan sarı ve koyu kahverengiye uzanan kaynaşan ışıklı bir kitle korkunç bir süratle soldan sağa ve doğudan batıya doğru gidiyordu. Bu süratin bir de sesi vardı. Galaktik bir ses ve sürat... Bir televizyon ekranına bakıyormuşum gibi bütün görme sahamı dolduran bu şeye bakıyordum. İçimde korku veya heyecan yoktu. Bildik bir kumsalda veya orman patikasındaymış gibiydim."