Kimsesiz duygular sırayla gözlerimin önünden geçip kalbimde yolunu sonlandırdı. Bu his ne kadar acı veriyordu insana. Sanki bu insanlara kalbimi emanet etmişim de onlar da hep birlikte kuvvetle sıkmaya başlamış gibi. Aslında hiç birine vermemiştim böyle bir yetki. Aslında ben hiç kimseye böyle bir yetki verecek kadar cesaret sahibi değildim. Yaralarımı kendim açtığım zamanlarda sarabiliyordum. Çünkü bu kadarını öğrenebilmiştim. Fakat bu yaranın sahibi eğer bir başkası olursa savunmasızca birinin elinde merhemle gelmesini beklerdim. Bu yüzden cesur değildim. Yahut güçlü. Ben kendi içimde düşüncelerle boğuşurken yalnızlık en sevdiğim oluvermişti bir anda. Sebebini babam anlamasa da sebebini kimse anlamasa da... Zaten kaçışımın sebebi de buydu. Anlaşılmamak. Biliyordum ki biri beni anlarsa büsbütün kayıp kalacaktım kendi zihnimde oluşturduğum dünyada. Ve kayıplık bitmeyen döngüsünde var ettiği kocaman girdaplarla beni yutacaktı.