"Hangi güzeli gönlümden geçirdiysem bakıp gördüm ki hep kendi rahatlarına beni yontmaya çalıştılar. Bana gönül gözüyle bakmadılar. Fakirlerin komşu yanında geçmez akçe kadar değeri yoktur. Bir kısım fakirler de baylılara hoşgişi geçmek için önlerinde her gün sayısız defa takla atıyorlar. Yüreğin; dağ kadar yüce gönlün okyanuslar gibi engin ve berrak yayla suyu gibi bereketli olsa bile kıymeti harbiyesi yoktur. Cebinde paran yaylaklarda sürülerin ve kapında binitin yoksa dönüp yüzüne bakanın olmaz. Ha bu şikâyet mi? Kendi nefsim için hayır. Bunlarım olsun istemiyorum.
Bunun yanında sen de biliyorsun ya kimseye boyun eğmiyorum. Bu delilik benim yazgımda var. Zalimlerin karşısında eğilmediğim için de beni kimse sevmez."
"Böyle delişmen yaşantın sana ne kazandırdı?" "Kazanç-kayıp derdinde değilim. Yalakalık yağcılık bilmem. Her şeyim harbidir."
"Savını doğruluyorum. İnsana değer vermeyenin sevgi ve muhabbetine ihtiyacın mı var? Sana karşı yalandan sevgi gösterenlerin aldatmasına güvenme. Sen gariplerin yanında sevgili ol yeter. Muhannet kul bugün bir parça ekmek verir yarın başına kakar. Yiğit yüreklisin onların soğuk şerbetini içmektense ciğerin kebaba dönsün bence bundan iyidir." Nereye baksa yalnızlık ve hüzün doluydu. Söylenenler zihninde uğuldarken yılları kiminle paylaşacağını düşünecek durumda değildi.
İçinden çıkamadığı olumsuzlukları nereye göndereceğini şaşırmış vaziyette kalabalığa karıştı. Tek başınaydı bunca telaşlı insanların içinde; kimi var ki ona sığınsın onu kabullensin