Son yirmi-otuz yıldır ideolojilerin sonunun geldiği söylendi -aslın- da ima edilen sadece Sol'un sonuydu. Daha sonra aynı şekilde temsilin felsefenin doğanın ve hatta insanın "sonu"nun geldiği ilan edildi bazen arsız bir neşe bazen de melankolik bir kederle. Badiou bu postmodernist mutabakatın dışında kaldığı için uzun yıllardır yazmasına rağmen değeri yeni yeni teslim edilen büyük bir düşünür. Düşünce sistemine polemik mahiyetinde bir giriş sayılabilecek Etik kitabıyla kendisini Türkçede ağırlamaya başlıyoruz.
Badiou bu kitabında son yıllarda postmodern düşünce iklimi içinde gittikçe öne çıkan anlayışın bütün o ötekine/farklılığa saygı retoriğiyle sahici bir Etik'in gelişmesini nasıl engellediğini mevcut neoliberal iktidar yapılarıyla nasıl bir suçortaklığı içine girdiğini gösteriyor. Düşüncenin farklılığa kayıtsız olduğunu oysa asıl herkes için aynı olanın yani evrensel hakikatin önemli olduğunu söylemeye cüret ediyor! İnsanı aciz bir kurban olarak görerek onu maruz kalabileceği Kötülük'lere karşı korumaya dayalı bir insan hakları perspektifine temelden karşı çıkarak "önce ortaya pozitif bir iyi anlayışı koymak gerekir" diyor. Bu anlayışı ise kendine özgü içerikler kazandırdığı olay hakikat sadakat çokluk durum gibi kavramlar etrafında geliştiriyor.
Son dönemin en özgün en militan en siyasi felsefe yapıtlarından biri. Hakikatin üretildiği dört alanı sayarken bilim sanat ve siyasetin yanına aşk'ı da katan bir düşünür "sonlar"dan bezmiş olan herkese taze bir "başlama" heyecanı bulaştıracaktır diye düşünüyoruz.