"Beyaz yeleli kahverengi bir at uçsuz bucaksız bir ovadan salına salına geliyordu. Uzun yelesi örülmüş bu güzel at biraz nazlandıktan sonra Hamza'nın yanına gelip durdu. Hamza etrafına bakındı. Ondan başka hiç kimse yoktu etrafta. Bir at bir de Hamza. Bir Hamza bir de at. Biraz tereddüt ettikten sonra Hamza atın ipinden tutup eyere bir güzel oturdu. Hadi gidelim dedi. At ilk başta yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi adımlarını korkarak attı. Sonra kafasını kaldırıp Hamza'ya baktı ve hızlandı."