İslâmiyetle birlikte ortaya çıkan İslâmî ilimlerin hemen hepsinde mahâretini ortaya koyan Osmânlı ulemâsı aklî/felsefî ilimleri de dikkate alan genel bir eğilim içerisinde olmuş iki alanı birbirinden keskin çizgilerle ayırmak yerine tedris ve telif faaliyetlerini ikisinde de sürdürmüştür.
Bahsedilen bu özelliği şahsında somutlaştırmış düşünürlerin başında XVI. yüzyılda yaşamış ve Bahâeddinzâde olarak şöhret bulmuş Muhyiddin Mehmed b. Bahâeddin (v. 952/1545) gelmektedir. Şer'î ilimlere olan vukufiyeti yanında aklî ilimlerde de otoritesini akranlarına kabul ettiren Bahâeddinzâde telif ettiği eserleriyle yaşadığı asırdan başlayarak Osmanlı düşüncesini derinden etkilemeyi başarmıştır.
Elinizdeki kitap hakkında bilgi veren biyo-bibliyografik kaynaklar çağdaşlarının tanıklıkları ve kendi eserlerinden hareketle Bahâeddinzâde'nin entelektüel biyografisini sunmaktadır. Ayrıca onun eserlerinde merkezî bir yer işgal eden ve Kemalpaşazâde eleştirisini de içeren kader sorununa yaklaşımını Risâletü'l-kazâ ve'l-kader ile Risâle fî isbâti'l-vâcib ve't-tevhîd adlı eserlerinin ilk kez yapılan tahkikli neşri tercümesi ve detaylı incelemesi eşliğinde ortaya koymaktadır.