Hutbe îrâd etmek insanlık tarihi kadar kadim bir nebevî sünnettir.
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem 'aleyhi's-selâm'dan hâtemü'l-enbiyâ
Efendimiz Hz. Muhammed sallallâhü 'aleyhi ve sellem'e varıncaya bütün
rasûller ve nebîler ('aleyhimü's-selâm) kavimlerini tebliğ tebyin tebşir ve
tenzir için sayısız hutbe îrâd etmişlerdir. Yüce Allah celle celâlühû bunlardan
kısa kısa pasajlara Kur'ân-ı Kerîm'de yer vermiştir.
Cahiliye dönemi Araplarında sıkça görülen İslâmiyet'te sürdürülen ve günümüze
kadar kesintisiz olarak gelen etkili bir iletişim bilgilendirme ve mesaj verme aracıdır
hutbeler. "Aziz müslümanlar Kıymetli mü'minler..." şeklinde başlayan hutbelerimiz
membaı Allah celle celâlühû'nün yüce kitabı Kur'ân-ı 'azîmü'ş-şân ve O'nun sevgili
habib-i edîbi Muhammed Mustafa sallallâhü 'aleyhi ve sellem'in sünneti olan mana
yüklü özlü sözlerdir müslümanlar için ehil bir ağızdan sahih bilginin edinildiği önemli
bir öğretim metodudur. Hutbenin asıl gayesi Allah'a kul Peygamber'ine ümmet
olabilmenin yollarını dinleyenlere en güzel bir üslupla sunmaktır.
"Hutbelerle İnsanlığa Sesleniş" isimli bu çalışma âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin
asrın idrakine sade ve anlaşılır bir şekilde takdim edildiği kıymeti hâiz bir çalışmadır.