"Şiir tanımlanamaz" demek yeterli değil. Çünkü var olan her şey tanımlanabilir. Bu durumda belki de en doğru yaklaşım; bugüne dek yazılagelen tüm şiirlerin tek tanımının olamayacağını söylemek. Böyledir de. Bu aynı zamanda yazılan her şiirin özgünlüğünü beklemek anlamına da gelir. Buradan her şiirin bir tanımı vardır ve bunu beraberinde getirir diyebiliriz. Melih Cevdet Anday ise; "Çıkar yol şiiri tanımlamaktan vazgeçmektir. Tanım akıl işidir şiir ise akıl dışıdır." diyecektir. Oysa bu sözlerde de bir tanım var. Ama sorun bu değil. 'Şiir nedir?' sorusuna karşılık olacak bir tanım aramaktan çok; özgün şiirin ne olabileceğini irdelemek öncelenmiştir bu çalışmada. Çünkü Türk şiirinin en çok buna gereksinimi var. Şiir yazmanın öğretilemeyeceği söylenecektir. Bu yargı doğru gibi görünmektedir; ama henüz yazılmamış şiirler için geçerlidir. Yazılmış okuyucuyla buluşmuş şiirlerin nasıl yazıldığı öğrenilebilir. Bu sağlandıktan sonra; nasıl sözcüklere bağdaştırmalara dönüştürüldüğü; biçim ve biçeme sokulduğu giderek bir yapıya nasıl ulaşıldığı kolayca öğrenilebilir. "Yaratıcı Yazma Dersleri"nin bu üçüncü kitabı şiire ilgi duyanların çok yararlanacağı bir kaynak niteliğinde.