Çocukken her sabah erkenden davar gütmeye kırlara çıkardım. Güneşin doğuşunu da hep zirvelerde yaşardım. Savrun Vadisi'ndeki insanların karınca gibi görünüşünü izlerdim.
Evimizin karşısındaki duvar kalıntısına "Kale" derler. Davar ardıçlıkta yayılırken o duvarı inceler kaleyi arardım. Kale'yi hiç bulamadım ama niçin kale dedikleri kafamda hep soru olarak kaldı.
Çamlıklardaki küçük düzlüklere "Harmanyeri" derler hâlâ.
Dedemin yaylası Teknecik'te kocaman yapı taşları ne anlama geliyordu.
En önemlisi de oyun oynarken çöple kazdığım toprakta çıkan kemikler irkilmeme yol açmıştı.
Yıllar geçti öğretmen oldum. Uzun yıllarım çocukluk yıllarımı yaşadığım bu beldelerden uzaklarda geçti. Tabi ki hasretle geçti.
Sonuçta kafamda oluşan sorularla merakım Kanlıdelik Efsanesi'ni oluşturdu.