Türkiye'de siyasetin başta gelen meselelerinden biri seçkinciliktir ve uzun zamandır da hep böyle kalmıştır. Bu terimle anlatmak istediğim şeyse küçük fakat imtiyazlı bir kesimin topluma egemen olma ve bu konumu da seçkin olmayan kimselere atfettiği kültürel ve entelektüel yetmezlikten ötürü meşru ve istenir addetme eğilimidir.
Nihai olarak siyasal iktidar ilerlemenin taşıyıcıları kabul edilen devlet seçkinlerine ait görüldü. Toplumun bu kesim tarafından devletin amaçları doğrultusunda daha iyi yönlendirileceği ve değiştirilebileceği anlayışı hakim oldu. Çünkü pozivitizm toplumsal kurumları da birer olgusal bilgiden ibaret saymaktaydı ve devlet seçkinlerine göre bu bilgiyi ancak kendileri kullanabilirdi.