"Biz Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve İbrâhim'e İsmâil'e İshak'a Ya'kūb'a torunlara Îsâ'ya Eyyûb'a Yûnus'a Hârûn'a ve Süleyman'a vahyettik. Dâvûd'a da Zebûr'u verdik. Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Mûsâ ile gerçekten konuştu. Müjdeleyen ve uyaran peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı tutunacak bir delilleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir." (Nisâ 4/163-165)
Peygamberlik kurumu yalnızca İslam dini açısından değil diğer büyük dinler ve beşerî/ahlaki sistemler içerisinde değerlendirildiğinde de bir inanç esası olarak karşımıza çıkmaktadır. Temel bir teolojik mesele olması dolayısıyla nübüvvet üzerinde ciddiyetle çalışılması ve tartışılması gereken bir olgudur. Zira nübüvvet yalnızca epistemolojik ve ontolojik bir mefhum değil ayrıca sosyopsikolojik yönleri de olan dinî kültürel bir oluşumdur. Bu açıdan interdisipliner bir yapıya sahip olan bu mevzu kelam tefsir ve dinler tarihi alanları esas alınarak kuramsal çerçeve ve tarihî süreç başlığı altında değerlendirilmiştir.