Genellikle bitkiler hakkında her detayı bildiğimizi ve artık gezegendeki bütün bitkilerin botanikçiler tarafından bulunduğunu düşünürüz. Oysa sadece 2015 yılında iki binden fazla yeni tür bulundu. Bunlar öyle el değmemiş ormanların uzak köşelerine saklanmış mikroskobik türler diye sanılmasın. İçlerinden biri yüz tondan fazla ağırlığı olan 45 metre uzunluğundaki Gilbertiodendron Maximum!
Dünyada 31 binden fazla bitki türünü ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz: Tıbbi amaçlı besin olarak tekstil ve yapı malzemesi olarak enerji üretmesi için hayvan yemi ve sosyal amaçlarla.
Dünyaca ünlü botanikçi Stefano Mancuso bitkilere sadece bu amaçlarla değil bize öğreteceklerini fark edip onlara ilham alarak bakarsak sonuç mükemmel olabilir diyor. İşte bu sürecin kendisi bitki devrimidir.
Yazar bitkilerle hayvanlar arasındaki çok temel bir farka dikkat çekiyor. Hayvanlar merkezi bir sisteme sahipken bitkilerde durum tam tersidir. Merkezi bir sistemleri olmadığı halde etraflarındaki ortamı çok daha yüksek bir hassasiyetle algılarlar. Koşulları gayet net bir şekilde değerlendirirler. Çok yönlü fayda zarar analizleri yaparlar. Çevresel uyaranlara karşı uygun eylemleri üstlenirler. Şaşırtıcı değil mi bunları bitkiler mi yapıyor gerçekten?
Bu kitabın adını yazar bu gerekçelerle Bitki Devrimi koymuştur. İtalyanca orijinalinden tastamam bir çeviridir hem bu isim hem de bu kitap.
Çok açık bir şekilde ve çok büyük bir hızla insanlık son üç yüz yılda ürettiği yaşam biçiminin sonuna geliyor. Şanslıyız ki aynı insanlığın yine çok hızlı bir şekilde bu yanlıştan dönme yeteneği var. Bir imkân olarak bitkiler bize çıkış yolunu gösteriyor olabilir. Çok iyi biliyoruz ki insanların tamamı hatta hayvanların tamamı gezegenden silinse bitkiler yaşamaya devam edecek. Ama ya bitkiler yok olursa?