Bu ikinci ciltte Dersimli küçük kız Serçe'yi artık bir İstanbul hanımı olarak tanıyoruz. Hiçbir zaman tadına varamadığı aşkı yaşamak ister ve bir subaya aşık olur. Ama bu ilişki onda daha büyük bir düş kırıklığı bırakarak biter. Serçe öylesine büyük bir düşkırıklığı yaşar ki artık yaşamanın bir anlamı kalmaz ve yaşamına son vermek ister. Bir raslantı sonucu kurtarılır ama artık bu kentte ve bu ülkede kalmak istemez. 1960'lı yılların başında Almanya'ya işçi olarak gider. Tüm az gelişmiş ülke insanlarında olduğu gibi onun kafasında da ideal bir Avrupa vardır. Orada her şey iyi herkes eşittir musluklardan su yerine para akmaktadır bir sandalyeye oturup ara sıra bir düğmeye bastın mı tamam işte orada çalışmak budur. Serçe bir metal fabrikasında çalışmaya başlar; hiç de öyle ara sıra düğmeye basılarak yapılan bir iş değildir bu. Serçe insanın her dakikasını emen müthiş bir çarkın içindedir artık...