Epey geçmişin çukurundan aileye ve "ben"e dair ayrıntıların çıkarıldığı anlamın seyrini aksatmayan parçalarla örülmüş sinematografik bir öyküler toplamı. Murat Çelik zamanı kitaba adını veren tek sözcükle gürültü etmeden incitiyor. Hafızanın yaralarını sarmak için sakin karşılaşmalar kurguluyor ve uyanmadıkça bitmeyen rüyalara davet ediyor bizi.
Tamamlanmaya hevessiz uyumsuz pürüzlü ve mağrur! Epey fısıltılarla tuz buz olacak bir yapboz.
Parçalardan birini mutlaka kaybedeceksiniz ve asıl hikâye o zaman başlayacak...
Gövdemi saldım sonsuz bir salıncak oluverdi ip. Sallana sallana çıktım yanlarına. Boğazıma sarıldılar hemen. Beni beklemişler bunca yıl. Bunca yıldır nerelerdeymişim. Kollarımdan tuttular çekiştire çekiştire dar ve karanlık bir koridorun sonuna götürdüler. Pencerenin altındaki küvete oturduk. Giysilerimi çıkardılar.
Ağzıma tatlı bir elma tıkadılar oysa ben ekşi isterdim; bir şey diyemedim. Suyla ovdular her yerimi. Her yerim kan kan oluverdi bir anda. Korktular. Korkudan yüzlerinin şekilleri değişti. Kaçtılar. Bağırdım arkalarından: Siz öldürdünüz beni siz.