Bu metin kentler üzerinde mimari ya da planlama alanlarında bilgi aktarmak amacında değil. Fakat insanlığın çoğunluğu gibi yaşamını kentlerde geçirmiş biri olarak kent yaşamının bedenimize zihnimize ve ruhumuza nasıl işlediğini bir birey olarak hem çevre hem de toplum ile ilişkilerimizi kentin nasıl etkilediğini kentlerde yaşam kalitesinin herkes için nasıl eşit kılınabileceğini ve belediyelerin ve plancıların genellikle göz ardı ettikleri gündelik yaşamın kentle ilişkilerini irdelemeye çalışıyor. Bu bakımdan bazı bölümlerde plancıların tarihçilerin kent yaptırımlarında kendini yetkili gören kişilerin alanlarına giriyor gibi görünmesi kentin her zaman bize parçalanamaz bir bütün olarak hitap ettiğinden ve kentlerin bütün unsurlarının hepimizi her an etkilediğindendir. Kent üzerine yazılan kitapların çoğunda hava kalitesi ses koku ışık doğa sosyal ilişkiler eğlence spor eğitim kitap sanat gibi konulara rastlamak zor. Fakat yaşam kalitesini caddelerde arabaların ne hızla gittiği değil bu tür özellikler oluşturmuyor mu? İşte bu kitapta farklı bölümler içinde bu tür gerçeklikleri ve kenti neden sevip neden sevmediğimizi gündeme getirmeye çalıştım.