Lenin ve Hegemonya Mantığı Antonio Gramsci'nin bir gözleminden ilham alır: buna göre bir siyasetçi felsefe kitabı yazabilir ama onun asıl felsefesini politik faaliyetlerinde aramak muhtemelen daha iyi olacaktır ... bir politik aktörün felsefesi siyasi analizlere serpiştirilmiş felsefi aforizmalara işaret etmez; daha ziyade o aktörün duruşunda ve siyasal gerçeklik içinde hareket etme sınıf mücadelesinin kendiliğinden hareketi içinde kendisini uyarlama ve yeniden uyarlama tarzında örtük halde mevcut olarak anlaşılır. Bu itibarla felsefe siyasal pratiğin temeli olmaktan çok bir boyutudur ... pratiğin ve siyaset dünyasının yapılarının mantığıdır soyut anatomisi ve fizyolojisidir. Dolayısıyla felsefe politik pratiğe gömülüdür ve bu nedenle ondan ayrı olsa da politik pratikten tamamen koparılamaz.
Lenin ve Hegemonya Mantığı son yıllarda büyük canlılık gösteren "Lenin çalışmaları" alanındaki en önemli katkılardan biri. Alan Shandro hegemonya mantığının Lenin'in politik pratiğinde ve düşüncesinde nasıl ortaya çıktığını ve geliştiğini inceliyor. Ayrıca bu büyük devrimcinin erken tarihlerden itibaren İkinci Enternasyonal'in determinist kavrayışından uzaklaşmaya başladığını gösteriyor. Lenin'in hegemonya mantığında Marksist teori öncelikle bir eylem rehberi olarak görülüyor sınıf mücadelesinin karmaşık konjonktürlerinde yolumuzu bulmamızı sağlayan bir rehber. Fakat bu rehber başarı için garantili formüller sunmuyor; aksine hatalardan ders çıkarmak ve öğrenmek suretiyle teorinin ve pratiğin sürekli geliştirilmesi Lenin'in anlayışında merkezi önem taşıyor.