Türkiye'de medya denildiğinde 90'larda kartel medya 2000'lerde ise patron medyası veya başka bir tabirle havuz medyası akıllara geliyor. Tüm bunların dışında aslında ideoloji gazeteleri Türk basını açısından ayna görevi gören en büyük yayım kurumlarıdır. Her ne kadar ana akım medya Türkiye'de söz sahibi olarak gözükse de fikir gazeteleri her zaman tarihe ışık tutacak belge ve bilgileri geleceğe taşımıştır. Son 50 yıllık süreçte Milli Gazete'de basın camiasında büyük bir konuma sahiptir. Bakıldığı zaman Türkiye'de sağ-sol kavramının dışına taşmış kendi ideolojik altyapısını kurup daha sonra büyük bir kitleye sahip olan Milli Görüş hareketinin de en büyük yayın organı olmuştur. Milli Gazete 1973 yılında kurulmasıyla birlikte Türkiye ve Dünya Müslümanları açısından büyük bir kılavuz görevi üstlenmeye başlamıştır. Bu tanım sadece bir görüşten öteye bazı kalıpların da yıkılmasına neden olmuştur. Alışagelmiş ana akım patron gazeteciliğine karşı büyük bir kitlenin kendi emekleriyle kurduğu aynı zamanda büyük bir sivil toplum gazetesi de olmuştur. Millî Gazete kendine yüklediği "Hak Geldi Batıl Zail oldu" misyonuyla hareket ederken bu süreçte birçok baskı ve dayatma ile karşı karşıya kalmıştır. 1980 ihtilali ve 28 Şubat post modern darbesi Milli Gazete'nin duruşu açısından büyük bir göstergedir. Özellikle 28 Şubat darbesinde yaptığı yayınlarla kimliğini ortaya koymuştur.