Tasavvufun tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başladığı XII. yüzyıldan itibaren Nakşbendiyye Kübreviyye ve Mevleviyye olmak üzere büyük tarikatları etkileyen Melâmet düşüncesi özellikle XV. yüzyılda Hacı Bayram Velî tarafında kurulan Bayrâmiyye tarîkatı içinde yeniden ortaya çıkmış ve bir müddet sonra İstanbul'un gündelik hayatında yerini alarak Osmanlı dönemi tasavvufunu derinden etkileyen en önemli ekollerden biri hâline gelmiştir. Kısa zamanda önemli bir taraftar kitlesi kazanan Bayrâmî Melâmîleri kendilerine mahsus bir takım uygulama ve inançlar nedeniyle gerek ilmiye sınıfı gerek idarî sınıf gerekse sûfîler tarafından eleştirilmiş taraftarları gibi aleyhtarları da hemen oluşuvermiştir. Diğer tarikatlardan farklı olarak tekke ve dergâhlarının bulunmaması ehl-i beyt sevgisine yaptıkları vurgu dikkati çekmiş; kendilerini itikâdî ve fıkhî hiçbir mezhebe bağlı görmemeleri şer'î cezaları kendi aralarında uygulamaları ve şathiye türünden söz söylemeleri gibi meselelerden dolayı devlet tarafından üzerlerine gidilmiş şeyhleri ve dervişleri kovuşturmaya uğramış hapsedilmiş sürgüne gönderilmiş hatta idam edilmiştir
Osmanlı İmparatorluğu kuruluşundan itibaren tasavvuf ve tarikatlara karşı yakın alâka duymuş ve bu müesseseleri maddî ve manevî yönden desteklemiş olmakla birlikte Bayrâmî Melâmî kutuplarının bu alâkanın en ileri boyutlara ulaştığı Kânûnî Sultan Süleyman devri ile sonraki dönemlerde idam edildikleri bilinmektedir. Osmanlı Devleti şerîat çerçevesi dışına çıktığını düşündüğü çevreleri ulemâ ve meşâyıh ayrımı yapmaksızın cezalandırmaktan kaçınmamıştır. İdam edilen Bayrâmî Melâmî kutupları da şeriata aykırı bazı sözler söyledikleri için cezaya çarptırılmışlardır.
Bayrâmî Melâmîlerini konu edinen bu çalışma XVI. yüzyıldan itibaren gelenek ve görenekleri prensipleri ve inançları kitaplara aktarılmaya başlanan Bayrâmî Melâmîliği'ne dâir yazılmış belli başlı lehte veya aleyhteki risâleleri okuyucuya sunmaktadır.