Plasebo onlar için sahip olmak istedikleri gücü simgeliyordu; dediklerini yaptırabilme kimseden korkmama geri adım atmama ve kararlılık gücünü... Bir gruba ait olma bütün olma hazzını yaşıyorlardı ve o haz gücü simgeleyen kişinin podyuma çıkması onu etli kanlı canlı görmeleriyle beraber doruğa ulaşacaktı. Sonuç olarak orgazm bir güç patlaması ve iki kişinin tek bedende bütünleşmesi değil de ne ki?
Ütopya ve distopyalar diyarına; Ada'ya götürüyor Ahmet Erözenci bizi.
Deney fareleri gibi içinde debelendiğimiz birinden kurtuldum derken diğerinde kaybolduğumuz labirentlerinde işittiğimiz her ses her sözde karşılaştığımız her görüntüdeki şifreleri bulmacaları çözmeye çabalamaktan bunalıp yorulduğumuz ve her şeyiyle bağımlısı olduğumuz her şeyine bağışıklık kazandığımız Ada'dayız. Kendi Ada'mızda.
Evler sokaklar mekânlar ağaçlar ormanlar denizi suyu insanı... bildiğimiz yer yurt biz içindeyken gözümüzün önünde görünmez bir üst iradeyle değişir meçhulümüze dönüşürken belleğin derinliklerinden mutluluk kırıntıları derlemeye çabalayan Plasebo ahalisi ve Adası Adaları zamanımıza dair bir laboratuar anlatısı bir otopsi.